Nörogastronomi, tat ve kokunun ağız ve burunda değil beyinde oluştuğunu öneren yeni bir bilim.
Nörogastronomi, tat ve kokunun ağız ve burunda değil beyinde oluştuğunu öneren yeni bir bilim.
Uzmanlara göre “Beyin kendi kimyasını kullanarak Lezzet ile ilgili bir temsili resim oluşturuyor.” Bir başka deyişle dildeki tat tomurcukları sadece birer sensör, asıl olan işlemci yani beyin. Ancak bu karmaşık organ farklı lezzetleri kaydederken o anki duygularından ve birçok farklı şeyden etkilenebiliyor.
Aslında Nörogastronomi, kemoterapi sonucu tat duyusunu kaybeden hastaları incelerken doğmuştur. Yeme içme zevkinden maruz kalan bu hastaları araştıran bilim adamları; Tabağın geometrisinden, rengin, kullanılan çatal kaşığın ağırlına kadar Lezzeti oluşturan
duygusal, kavramsal ve mantıksal birçok beyin fonksiyonu keşfetmiştir.
Birçokları akla çok yatkın bu teorilerden para bile kazanmaya çalışmaktadır. Örneğin İspanya İbiza’da volkanlar ve buz dağları, göz alıcı kostümler ve sanal gerçeklik şovları ile dizayn edilen bir restaurant. Her öğüne eşlik eden özel kareograflar sergilemektedir. Bu amaç uğrunda mühendisler, illüzyonistler, kareograflar , mimarlar ve metin yazarları beraber çalışmışlardır.
Diğer yandan, sağlıklı besinleri
abur çuburlardan daha çekici yapabilirse, nörogastronomi halk sağlığı için de
kullanılabilir. Bunun için umutla beklerken işte size yemeklerinizi daha lezziz
yapmanız için ipuçları: